16 Ağustos 2011 Salı

Merhaba...

Baktım bu işin de bir raconu var. Söyleyecek sözün, hayata dair bir meselen varsa ve paylaşmak istiyorsan, işe koyulacaksın arkadaş. Yok öyle eskisi gibi "sevgili günlük... bugün de çok fenayım, bekledim de gelmedi..." şeklinde sayfalar doldurduğun, üç ortalı, kenar süslü, çizgisiz harita metod defterleri. Blog denen birşey var artık, sen de blogcu olacaksın. İşte o kadar..!
Ben yazmayı seviyorum. Daha doğrusu, aklımdan geçenleri yazıya dökmeyi... Ne mi yazıyorum..? Gezi yazıları, müziğe dair izlenimler, öykü denemeleri, insanlık halleri, toplumsal olaylar, çevre sorunları, yelken seyirlerimiz v.b. çok farklı konularda, aklıma düşenleri ve kafamı kurcalayan herşeyi...
Hem yazdıklarımı derli toplu hale getirmek, hem de arkadaşlarımla ve ilgilenenlerle paylaşarak dolaşıma sokabilmek için, artık bir web güncesi tutmanın zamanıdır dedim.
İşte buradayım..! Hadi bakalım rastgele... Denizcilik dili ile "viya böyle*..."

*Tekneyi istenen rotaya soktuktan sonra, aynı şekilde seyre devam edilmesi.

1 yorum:

  1. Yazım türünü seviyorum. Yalın, doğrudan fazla betimleme yapmadan anlatıyorsun.
    Bu da hoşuma gidiyor. Örneğin, bunu Zülfü Livaneli'nin yazımında da buluyorum.
    Onun kitaplarını okumak da hoşuma gidiyor o yüzden.

    Bence oldukça iyi. Durmak yok yola devam.

    YanıtlaSil